İnşaat Teknolojisi Alanına Hoş Geldiniz
                                                                              İNŞAAT TEKNOLOJİSİ  
Atatürk Köşesi
Meslek Seçimi
Alan ve dal seçimi
Verimli ders çalışma
ÖSS & ÖSYM
Sınavsız geçiş
3308 Meslek Eğitimi
Staj Bilgileri
İşletmeler
Öğrenci Kulüpleri
Kişisel gelişim
Makaleler

e- Okul Veli Bilgilendirme Sistemi

 e-Okul (MEB) Veli Bilgilendirme
MEZUNLARIMIZ
Mezun girişiMezun aramaİş arayanlarİş ilanı
İLETİŞİM
Görüşlerinizi yazınız Mesaj GirişiMesaj Okuma E-Posta
MULTİMEDYA
Resimleri izleyebilirsinizResim Galerisi
Videolarımızı izleyebilirsinizVideo Galerisi
Slayt Galerisi
Müzik dinleyebilirsinizMüzik Galerisi
LİNKLER

ARŞİV

Arşive kaldırılan bilgilere (daha önce Ana sayfada yayınlanan bilgilere) ulaşmak isterseniz buyurun  >>>>

İLETİŞİM

İletişim üzerine yapılan o kadar çok tanım var ki, sayısını binlerin üzerinde. Ben size bu tanımları vermeyeceğim. İletişim aslında çok kolay. Ancak biz bunu görmekte zorluk çekiyoruz.

Aynen mutluluğu görmek istemediğimiz gibi. Mutlulukla ilgili çok beğendiğim bir hikâye var. Onu sizinle paylaşmak istiyorum.

Biliyorsunuz mitolojide birçok tanrı var. Aşk tanrısı, bereket tanrısı gibi.

Bir gün tanrılar bir araya toplanmış ve insanoğlundan mutluluğu saklamaya karar vermişler.

Tanrılardan biri mutluluğu yüksek ve yüce dağların arkasına saklayalım demiş. Diğer bir tanrı hayır, mutluluğu okyanusun en derin yerine saklayalım diye öneri sunmuş.

Başka bir tanrı da mutluluğu insanoğlunun en ulaşamayacağa yere gökyüzüne saklayalım diye öneride bulunmuş.

Bütün önerileri gözden geçirdikten sonra tanrılar ortak bir yerde karar kılmışlar.

Demişler ki insanoğlu öyle bir varlık ki, mutluluğu gider dağların arkasında olsa da bulur. Hatta okyanusların dibinde, gökyüzünün üzerinde her yere ulaşır ve mutluluğu bulur.

Bu yüzden mutluluğu biz insanoğlunun içine saklayalım. İnsanoğlu mutluluğu hep dışarıda ararken kendi içine bakmayı düşünmez.

Ve Tanrılar mutluluğu insanın içine saklamışlar.

Gerçektende bizler yeni bir cep telefonu, yeni bir ev, en son model otomobiller almak için uğraşırken mutlulukları kaçırıyoruz. Mutluluklar bizim içimizde ama biz bunu hayatın koşuşturmasında göremiyoruz veya görmek istemiyoruz.

İletişim de böyle... Bizimle başlayan bir süreç. Biz eğer önce kendimizle iletişimimizi doğru kurarsak, diğer insanlarla da iletişimimiz başarılı hale gelir. Çevrenize sevgi ve iletişim yayarsanız mutlu ve huzurlu olursunuz.

Gözlerinizdeki ışığı lütfen diğer insanlarla paylaşın.

Sormuşlar ermişlerden birine; ”Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?"

"Bakın göstereyim” demiş ermiş.

Önce sevgiyi dilden gönlüne indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları adı verilen bir metre boyunda kaşıklar.

Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş.

"Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına.

En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.

Bunun üzerine "şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.”

Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıltılı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa.

"Buyurun" deyince her biri uzun boylu kaşıklarını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerlerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. "İşte" demiş ermiş. "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymamış düşünürse o aç kalacaktır.

Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz bunu da unutmayın. Hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır her zaman..."

Hep kendimizi düşünerek yaşayıp gidiyoruz. Ancak bu kalabalık dünyada sadece biz yaşamıyoruz ki. Şimdi içinizden diyebilirsiniz ki ya hocam, çevremize sevgi dağıtacağız da ne olacak. Çevremize gülersek ne değişecek.(Öncelikle benle konuşurken sesinizi yükseltmeyin, ben de yükseltirsem hiç hoş olmayan şeyler olur. Ben izah edeyim.)

Durgun bir suya taş attığınızı düşünün. Taşı attığınızda ilk önce bir ses çıkar ve sonra yavaş yavaş dalgalar oluşur. Gülümsemek de böyledir. Siz çevrenize güldükçe insanlarda size gülümsemeye başlarlar.

Yani insanlara ne girdi verirseniz, o çıktıyı alırsanız.

Üniversite’de öğrencilik yıllarımda Eskişehir’de çıkan ilk ve tek dergide Bakış dergisinde editör ve muhabir olarak çalıştım. Orada çalışırken birçok ünlü kişiyle tanışma şansına sahip oldum ve orada yaptığım çalışmalar bana hayat tecrübesi anlamında çok fazla artılar kattı. Vedat ve Nevzat ağabeyi unutamam bu yüzden. Özellikle Nevzat ağabeyi J.

Dergiye haber yapmak için zihinsel engelliler iş ve meslek okuluna gittim. Zaten hep gitmeyi istiyordum. Dergiye yapacağım haber vesile oldu. Gittiğimde son derece açık ve sıcak insanlar beni karşıladılar. Okul müdürü çok ilgiliydi, okulda görev yapan öğretmenler çok ilgiliydi. Ve hepsi işlerini güler yüzle ve severek yapıyorlardı. İnanın zaten oradaki manzarayı görseniz bu iş sevmeden yapılmaz dersiniz.

Çünkü okulda, ilkokul yaşında olan çocuklardan, 40 yaşında olana kadar her yaştan öğrenci var. Ve hepsi zihinsel engelli.

Okuldaki öğrencilerin zekâları üç yaşındaki bir bebeğin zekâsı neyse o düzeyde. Ve öğretmenler o öğrencilere temel becerileri öğretiyorlar.

Yani sabah kaktığında elini yüzünü yıkamayı, yatağını toplamayı, dişlerini fırçalamayı ve yemek yemeyi. Bunun gibi temel becerileri kazandırmaya çalışıyorlar ve bu aylar alıyor.

Bizim kolaylıkla ve düşünmeden yaptığımız bu işleri, onlar haftalarca çalışıyorlar ve bir beceriyi kazanmaları uzun bir süre alıyor. Eğer evde bunları tekrar etmiyorlarsa da unutmuş şekilde okula geliyorlar. Ve aynı dersi defalarca tekrar ediyorlar, çalışıyorlar.

Okuldaki öğrencileri gördükten sonra Yüce Allah’a bir kez daha şükrettim. Çünkü sizin de benim de öyle olmayacağımızı kimse garanti edemezdi.

Bu çocuklar neden bu hale geldi diye sorduğumda ise çok üzücü bir gerçekle karşılaştım. O çocuklar doğum anında bir anlık oksijensiz kalmaları nedeniyle bu durumdalar. Çok üzücü. Düşünsenize dünyaya geldiğiniz ilk anda böyle bir durum yaşıyorsunuz ve elinizden hiçbir şey gelmiyor.

Orada öğrencilerin fotoğraflarını çekerken çok duygulanmıştım.

Okuldaki bütün öğrenciler beni tanımıyorlardı ama bana gülümsüyorlardı. Ve hiç çekinmeden bana hoş geldiniz diyorlardı.

Ama ben normal bir okula gittiğimde öğrenciler bırakın gülümsemeyi çekinerek uzaktan bu kim diye aralarında konuşuyorlar.

Zihinsel engelli dediğimiz öğrenciler ise sürekli tebessüm ediyorlar.

Ve siz de ister istemez onlara tebessüm ediyorsunuz.

İletişim böyle bir şeydir. Siz insanlara pozitif duygular aktarırsanız karşı taraftan da size pozitif duygular ve davranışlar dönecektir.

Geçenlerde sohbet sırasında çok sevdiğim Hüseyin hocam yaşadığı bir anısını anlattı. Ben de size anlatmak istiyorum.

Arabasıyla gece yolda giderken, farlarından birisi daha az yandığı için polis durduruyor. Polis yaklaşıyor ve evrakları istiyor. İsterken de sen nasıl bir şoförsün, farın bu haldeyken yola çıkıyorsun diye azarlar şekilde konuşmaya başlıyor. Hüseyin hoca, camı açıyor ve istenen evrakları uzatıyor. Bir yandan da polis memuruna gülümsüyor.

Polis memuru, evrakları polis aracında bulunan komiserine götürdüğünde, amirine Hüseyin hocayı şikâyet ediyor. Amirim hem farı yanmıyor hem de görmüyor musunuz? sürekli gülümsüyor bu adam.

Komiser, bizim Hüseyin hocaya bakıyor ve polis memuruna dönerek, “ya ne yapsın asık suratlı mı olsun. Devletinin polisine gülümsüyor, ne güzel işte” diyor.

Ve evraklara hiç bakmadan Hüseyin hocaya geri veriyor. Hüseyin hoca, polis memuruna tekrar gülümseyerek arabasına binip yoluna devam ediyor.

Komutan Emir erini çağırmış,

" Bana derhal bir lazer yazıcı bul!

"Emredersin komutanım" deyip fırlamış emir eri...

Ve üç dakika sonra yanında başka bir erle beraber komutanın karşısına dikilmiş...

"Komutanım! Bu hem Laz, hem de er... Ayrıca okuması yazması da var. Size yazıcılık yapar...

" Komutan: ( burnundan soluyarak )"

“İyi ki scanner istememişim! ...”

Gülümsemek iki insan arasındaki en kısa yoldur. Siz de bu yolu kullanın.

Ben her sabah” G” vitaminiyle hayata başlarım. “G” vitaminini nedir, nerelerde bulunur, ne kadardır diye sorarsanız, merak etmeyin.

“G” vitaminin için bir para ödeminize veya başka yerlere gitmenize gerek yok. Gülümseme ve gülme (“G” vitamini) vitamininin kaynağı sizsiniz.

Çevrenize gülümsemenizden mahrum bırakmayın.

Ya insanlara gül verin veya insanlara gülüverin.J

devamı... Sen Dünyaya Bir Armağansın kitabında.

1  2  3  4  5  6  7  8 9

Öğreten Öğretmen ile
AutoCAD Eğitim Videoları

İnşaat firmalarının reklamları kabul edilir.
Kaleseramik Eğitim, Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı
İltest Yapı Araştırma
Protest Yapı Araştırma ve Test Merkezi
Bursa Test
İzomet Web Sitesine gitmek için tıklayınız.
Potansiyel İnşaat Web Sitesine gitmek için tıklayınız.
Yalıtımla ilgili bilgi almak için tıklayınız.
Yalıtımla ilgili bilgi almak için tıklayınız.
Yalıtımla ilgili bilgi almak için tıklayınız.
Yalıtımla ilgili bilgi almak için tıklayınız.
Yalıtımla ilgili bilgi almak için tıklayınız. Yenı Levent İzo. Web sitesine gitmek için tıklayınız
Mobilyalarınız için hırdavat malzemeleri alacaksanız bize uğrayın.
Yalıtımla ilgili bilgi almak için tıklayınız.
AYIN ÖĞRENCİLERİ
BURSABURSA
GÜNÜN SÖZÜ

Bize Ulaşmak için 0(224)2464895-96 no'lu telefondan 226 dahili hattı ve insaatteknolojisi@bursainsaatteknolojisi.com mail adresini kullanabilirsiniz. 
Bursa Hürriyet Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi İnşaat Teknolojisi Alanına (Bölümüne) Aittir.
İnşaat Teknolojisi Web Takımı